Yeni dönem Türkiye Yüzyılı sloganıyla başladı malum. Peki, neydi Türkiye Yüzyılı, neyi anlatıyordu. Sloganı duyan her vatandaş şöyle düşünür, önümüzdeki yüzyıl bizim yüz yılımız olacak, her alanda bu yüzyıla damga vuracağız demek ki diye düşünür değil mi? Artık kimse bizi resmi sınırlarımızın içine hapsedemeyecek, kimse bize parmak sallayamayacak, kimse bizi darbelerle hizaya sokmaya çalışamayacak, kimse bize rol biçmeye kalkamayacak, kimse bizi arka bahçesi gibi göremeyecek, kimse bizi gerektiğinde kullanılacak asker deposu gibi göremeyecek vs vs uzatabiliriz daha. Öyle ya, bu güne kadar böyle idi ülkemizin kaderi. Bu günden sonra değişmesi mümkün mü, hep beraber göreceğiz. İktidarın misakı milliyi hedef olarak koyması çok önemli elbette. Neydi misakı milli, nüfuz edebildiğimiz her yerde sözümüzün geçer olması. Ve bu gün gelinen noktada eskiye göre yol kat edebildiğimizi görüyoruz. Ama ekonomimizi güçlü bir hale getirmeden bunu gerçekleştirmek imkansız. Bulunduğumuz coğrafya adeta kurtlar sofrası, etrafımızda dost diyebileceğimiz kimse yok. Üstelik misakı milli davamızın da farkındalar ve buna engel olmak için türlü oyunlarla üstümüze geliyorlar. Sayın Erdoğan’ın özellikle Türk dünyası ile oluşturmaya çalıştığı birliktelik başta Rusya olmak üzere herkesi rahatsız ediyor. Ki bu durum Enver Paşa’dan beri bizim hayalimizdi, adına Turan demiştik. Gerçekleşmesi  çok kolay değil, ama o yolda adım atmak ve belli bir mesafe kat etmek önemli Sayın Erdoğan’ın son dönemdeki aşırı rahatsız görüntüsü, yürürken zorlanıyor olması ve çıkan dedikodular onun bu dava yolunda zehirlendiği şeklinde yorumlara sebep oluyor. Öyle midir, değil midir bilemiyoruz tabi ama önümüze bir Turgut Özal örneği var, olabilir mi, olabilir. Temennimiz şu aşamada böyle bir şey yaşanmaması, tam dışarıyı biraz yoluna koyuyorken. İç politikayla ilgili çok eleştirimiz var hükümete ama bunlar düzelmeyecek şeyler değil. Yeter ki ortaya bir irade konulsun. Eğer Türkiye Yüzyılı diyorsanız içeriyi tek yumruk haline getirmelisiniz. Oysa biz içerde bölündükçe bölündük, bunu düzeltmemiz gerekiyor, burada en büyük görev elbette iktidara düşüyor. Ve bunu yaparken de fitne ocaklarını halkı incitmeden söndürmesi gerekiyor. Kolay değil zor zamanlardan geçiyoruz, bizde vatandaşlar olarak üstümüze düşeni yapmak, fitne ateşine odun taşımadan, ama yapılan yanlışları da dile getirerek, haksızlık karşısında dilsiz şeytan gibi susmadan, sistemin düzelmesine destek vermeliyiz. Türkiye Yüzyılı olacaksa ancak böyle olur! Bu günlük bu kadar, hoş kalın hoşça kalın.