Kimimiz için küçük bir bakkal kokusu; resimli çikletler, karton boy gofret, kaymaklı bisküvi, toz deterjan ve daha nice ambalajlı ürünün kendine has kokusu…
Moda tabirle Z kuşağı bilmez ama bizim kuşak için paha biçilmez bir mutluluktu bakkal kokusu. Kim bilir belki de saflığımızın, çocuksu masumiyetimizin, kurduğumuz en güzel düşlerimizin elle tutulur bir anı olduğunun kanıtıydı. Henüz komşuluk ilişkilerinin yıpranmadığı; okul dönüşü anne evde yoksa komşuya geçilip karnımızın doyurulduğu, düğüne, cenazeye gidileceği vakit emanet bırakıla bilinen komşuluklar vardı. Birbirimize duyduğumuz güven, birlikte içilen çaylar, toplu gidilen piknikler vardı.
Bize çok uzaktaymış gibi görünen tüm bu güzellikler elimizi uzatsak tutabileceğimiz kadar yakınımızda aslında. Biz neler yapıyoruz neler yapmıyoruz? Hayat koşuşturmacası, geçim derdi, her şeye yetişme telaşına öyle kaptırmışız ki kendimizi yanı başımızda akıp giden hayatı ıskalıyoruz. Kafamızı gömdüğümüz ekrandan kaldırıp etrafımıza baktığımızda göreceğiz günaydın demeden yanından geçip gittiğimiz insanları. Asansörde, iş yerinde, okulda, toplu taşımada bir merhaba demeden hayatımızdan gelip geçen insanları…
Elbette hayat değişiyor, yaşam koşulları değişiyor, tabi ki bazı yaşam rutinleri de değişecektir ama değişmeyen birkaç şey vardır ki onların başında mutlu olmak için insanlarla kurduğumuz iletişimin sağlıklı olması gelir. Eskide kalan, unutulan, şimdi hatırlanmayan ne kadar güzel özellikler varsa hepsini elbette yaşatamayabiliriz. Ancak hissettirdiği duyguları yaşayabilmemiz mümkündür. Yardımlaşmayla, farklılıklara saygı duyarak, ötekileştirmeden, güler yüzümüzü eksik etmeden belki de en önemlisi bugün hiç tanımadığımız insanlara gülümseyerek bir merhaba diyerek güne başlayabiliriz…İyi Bayramlar 😊