Nazilli Ayna Gazetesi

“Özgür basın topluma katkı sağlar!”

“Özgür basın topluma katkı sağlar!”
460
25 Temmuz 2022 - 9:29

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde çıkan tüm gazeteler, sansür memurlarının kontrol ve denetiminden geçtikten sonra yayınlanıyordu. Türk basınında ise sansürün ilk uygulandığı tarih de 10 Mayıs 1876’dır. 24 Temmuz 1908 tarihinde ise İkinci Meşrutiyet yürürlüğe girdikten sonra bu uygulama gazetecilerin gerçekleştirdiği onurlu direniş sonucu kalkmış olması Türkiye basın tarihinde ‘sansürün kaldırılması’ olarak adlandırıldı ve Basın Bayramı olarak kutlandı. Ancak süreç içerisinde yapılan çeşitli yasal düzenleme ve baskılarla sansür yeniden gündeme gelmiştir. 24 Temmuz’u yeniden bayram yapacak olan, sansür yasasına karşı geri adım attırmamızı sağlayan dayanışmamız gibi hep birlikte vereceğimiz mücadeledir.

Şu anda ise sansür maalesef boyut değiştirerek, ekonomik bir sistematik süreç halinde halen devam etmektedir. Yerel gazeteler resmi ilân kıskacı ile matbaa ve kağıt giderleri altında ezilmeye mahkum edilmiştir. Yasama, Yargı ve Yürütme’nin ardından dördüncü kuvvet diye tanımlanan gazetecilik mesleği, ne yazık ki şu anda neredeyse sadece ekonomik zorluklarla başa çıkmak için mücadele vermektedir. Yapılan kanun değişiklikleri ile de iyileştirilmesi beklenirken daha da darboğaza sokulmakta, halkın doğru haber alma hakkı çeşitli etkenler vasıtasıyla gasp edilmektedir. Bu nedenle Meslek Örgütleri’nin de onay vereceği şekilde meslek yasası ve internet yasası çıkmadan, gazetecileri ilgilendiren ekonomik ve ceza yasaları değişmeden bugünü kutlamanın bir anlamı kalmamaktadır. Gazeteciler üzerindeki bu baskılar son bulmadıkça 24 Temmuz bizim için sadece tarihte bir günden ibarettir.

Türk Basını, 2022 yılının 24 Temmuz’una da, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi birçok sorunla giriyor. Bu sorunların başında da, Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile TBMM’de görüşülmesi ertelenen 40 maddelik “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” gelmektedir.
Kanun Teklifi, Nazilli Gazeteciler Cemiyeti’mizin de içerisinde yer aldığı Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun dile getirdiği mesleki sorunların bir bölümüne çözüm getirecek içerikte olsa da, ucu açık ve net ifadelerle çerçevesi çizilmemiş birçok maddede düzenleme yapılması gerekmektedir.
Kanun değişikliğinin gerekçesi olan “dezenformasyon”; dünyanın ortak, önemli ve acil çözüm bekleyen sorunlarından biridir. Dezenformasyon sadece iktidarların değil, iktidarı ve muhalefetiyle tüm ülkemizin sorunudur ve mutlaka bununla mücadele edilmelidir. Bu soruna yasal düzenleme ile çözüm aranmasını destekliyoruz. Ancak bu düzenleme, basın özgürlüğünü engelleyici yönde olmamalıdır.
Kanuna ilişkin karar verici konumdaki tüm taraflara, basının sansürlenerek değil, özgürleşerek topluma ve demokrasiye katkı sağlayabileceğini hatırlatmak istiyoruz.

Sektörümüzde yaşadığımız en öncelikli sorunumuz, diğer sorunların da kaynağı olan “Gazetecilik Meslek Yasası” olmamasıdır. Medya, gerçek anlamda işlevini yerine getirebilmesi için, gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’na acilen ihtiyaç duymaktadır.

Ülkemizde gazetecilik meslek yasası olmadığı için dileyen herkes, eğitimine ve bilgi birikimine bakılmaksızın “gazeteciyim” diyerek mesleğe başlayabilmektedir. Oysa gazetecilik/habercilik, özel eğitim ve güvenirlik gerektiren bir meslektir. Gazetecilik yapmak isteyen bir kimse, eğitim seviyesi ne olursa olsun işe girebilmektedir. Bu durum, basın mesleğini her türlü istismara açık hale getirmektedir. Habercilik, tehdit ve şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Daha da kötüsü bu tür kişileri basın mesleğinden uzaklaştıracak herhangi bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
Bu çarpık durumu ortadan kaldırmak için, gazetecilik mesleğini kimlerin yapabileceğini düzenleyen “Gazetecilik Meslek Yasası” acilen çıkarılmalıdır.
Sansür ise, meslektaşlarımızı kıskacına alan önemli bir sorunumuzdur. Çeşitli medya kurumlarında yaşanan uygulamalara bakıldığında, sansürün kalkmadığını, etkisini arttırarak devam ettiğini görmekteyiz. Sansür günümüzde ‘haber yasaklama’ yoluyla yapılmasa da, gerçeği çarpıtma, gizleme veya çeşitli tehdit ve yaptırımlarla devam etmektedir.
İfade ve basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır ve Türkiye’de demokratik yaşamın temel sorunu ne yazık ki basın ve ifade özgürlüğünün gerçek anlamda olmamasıdır. Halkın haber alma hürriyetinin işlerliği için, basın ve ifade özgürlüğü temel gerekliliktir.
Halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının aracı olan basın özgürlüğünün önündeki engeller kalkmadıkça, 24 Temmuzlar bizler için bayram olmayacaktır. 24 Temmuz’u yeniden bayram yapacak olan, sansür yasasına karşı geri adım attırmamızı sağlayan dayanışmamız gibi, hep birlikte vereceğimiz basın özgürlüğü mücadelesidir. Bu özel gün nedeniyle tüm gazetecileri ve meslek örgütlerini daha güçlü dayanışmaya çağırıyorum.

Öte yandan 24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın imzalanması diplomatik bir zafer olmanın ötesinde Türkiye’ye bir “tapu senedi” kazandırmasıdır. 24 Temmuz, Basın Bayramı’nı değil ama Lozan Anlaşması’nın imzalanmasını kutladığımız bir gündür. Bugün, bağımsızlığımızdan da özgürlüğümüzden de vazgeçmeyeceğimizi herkese bir kez daha hatırlatmıştır. 24 Temmuz’un bizlerin de Basın Özgürlüğü konusundan vazgeçmeyeceğimizin göstergesi olacağını yineliyor, katılımınız ve desteğiniz için teşekkür ediyorum.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER