Yıllar önce rahmetli Barış Manço bu sözlerle başlayan şarkısını seslendirirken, günün birinde bu üçlünün ülkemizde haftalarca birinci gündem olacağını hiç tahmin etmemiştir. Evet, haftalardır gündemimiz domates, biber, patlıcan. Mevsimi değil yemeyiverin diyeninden, bunlarsızda olmuyor diyene kadar herkesten bir lâf çıktı. Elbette ki bunların mevsimi değil lâkin mevsim sebzeleri ucuz mu, hayır onlarda pahalı. Derken özellikle bu meşhur üçlü için çare bulundu. Belediyeler üstünden, vatandaşa direk üreticiden getirip satmak. İyi güzel ama burada da enteresan işler oluyor. Antalya’dan bir biber üreticisi dedi ki, ben burada hale 7 TL ye veriyorum biberi, baktım İstanbul’da tanzimde 6 TL. biber, bu nasıl oluyor dedi. Zaten biber geçen hafta pazarda 20 TL idi. Adamın dediğiyle biraz örtüşüyor, serada 7 lira olan biber pazarlara gelene kadar 15 lira olur bu anlaşılır bir rakam.20 lira abartılıydı o da doğru. Ama serada 7 lira olan biber, hem de İstanbul’da perakende de nasıl 6 lira oluyor değil mi? Kuvvetle muhtemel devlet sübvanse ediyor. Hükümet vatandaşını mağdur etmemek adına bunu yapabilir ama burada insanın canını sıkan şöyle bir durum var. Devlet üç beş tane komisyoncuya sözünü dinletemedi gitti sebze getirip satıyor mu diyelim. Ama görünen bu. Yahu biz buradan taa Almanya’ya, Amerika’ya, Fransa’ya ayar vermeye kalkıyoruz. Ey Trump, ey Merkel, ey Macron diyoruz, şöyle olmazsa böyle olur diyoruz, gelgelelim içerdeki üç beş kabzımala lâf dinletemedik, kendimiz zarzavatçılık mı yapıyoruz? İşin bu tarafı şahsen benim gücüme gidiyor. Sayın Berat Albayrak birilerine yumruk indirmekten bahsediyor. Yani bilmiyorum, bu durum ne kadar gider, nasıl gider orası meçhul. Ama seçime kadar gider orası kesin, ondan sonra ne olur, nasıl olur bilmiyoruz. Birde Sayın Berat Albayrak’ın enteresan bir açıklaması var, diyor ki; Gıda fiyatları olmasa enflasyon yüksek çıkmayacak. Aklıma eskilerin Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel’in şu mektepler olmasa, maarifi idare etmek çok kolay olurdu lâfı geldi. Sanki iki açıklamada aynı gibi. Neyse, bakalım bu domates, biber, patlıcan işinin sonu nereye varacak…

ADAYLAR ve PROJELERİ

Adaylar belli olduğundan beri, gerek Mustafa Savaş, gerek Özlem Çerçioğlu dolaşıyorlar, halkla temas kurmaya çalışıyorlar. Ama ben hiç birisinden Aydınlıyı heyecanlandıracak bir proje duymadım. Caz, cez şeklinde yapılan konuşmalar var, ama ortada somut bir proje yok. Hadi diyelim ki Çerçioğlu geçen seçimde vaat ettiklerini yerine getiremediği için bu seçimde vaat vermiyor. Peki, iktidar partisinin aynı zamanda vekili olan M. Savaş’ da mı ciddi bir proje hazırlamadı Aydın için? Bir yol hikayesi var ki yılan hikayesine dönüşmek üzere, kaçıncı defa ihalesi ertelendi bilmiyorum. Şimdi de 26 Mart tarihini açıkladılar, o da enteresan niye 26 Mart anlamadık. O proje hükümetin zaten, belediye işi değil. İyi de Ak Parti’nin Aydın için projeleri nelerdir merak ediyoruz, ciddi bir şeyler açıklamalarını bekliyoruz. Alt yapıydı, üst yapıydı onları geçtim zaten, o işleri ilk iki yılda bitirmeleri gerekiyor, bizler Aydın için ve tabi Nazilli’miz için göz alıcı projeler bekliyoruz. Öyle ya, iktidar partisi olarak yıllar sonra büyükşehri ve Nazilli’yi almaya talipsin, can alıcı projelerin olması lazım. Özellikle Nazilli’de on yıllık tecrübeye sahip Haluk Alıcık gibi halkın sevdiği, teveccüh gösterdiği biriyle çıktın yola, bunun kıymetini bilmen lâzım. Nazilli’de Haluk başkanı da rahatlatacak projelerin olması gerekiyor. Sadece şebeke suyu fiyatında indirim yapacağız demekle olmaz, olmamalı. Bizler Sayın Savaş’ın projelerini bekliyoruz, Çerçioğlu’ndan bir beklentimiz yok zaten, önemli olan iktidar partisinin projeleri ve vaatleri. Açıklarlarsa bende bu köşemde seçime kadar her hafta bir projeyi ele alırım, sonuçta hepimiz Aydın’da yaşıyoruz, taş taş üstüne koyanın taşını biz taşırız yeter ki taşları görelim. Haftaya kadar hoş kalın, hoşça kalın…