ASGARİ ÜCRET
Memura emekliye %3+3, işçiye %21,56 zam yapıldı. Kendi vereceğine %3, esnafın vereceğine %21 zam yaptı devlet. Hadi faaliyeti hiç durmayan fabrikalar inşaatlar için sorun değil ama neredeyse bütün yılı yarı açık, yarı veya tam kapalı geçiren esnaf nasıl ödeyecek bu parayı.
İşçiye ödenen para tabi ki çok değil ama kamuda, fabrikada sorun olmayan bu para ekonominin mihenk taşı küçük esnaf için büyük sorun. Kredileri, sigortaları hatta kiralarını ödemekte zorlanan, ödeyemeyen esnaf, maliyeti ( iş güvenliği, yemeği vb giderler hariç ) 4200 liradan başlayan yükü nasıl kaldıracak. 4-5 personel çalışan restoran ve kahvehanelerin sadece personel gideri 20 bin TL civarında. 1.5 liraya çay, 12-15 liraya tabldot satarak bu masraf nasıl karşılanır.
İşveren dendiği zaman ilk akla gelenler kurumsal firmalar ile fabrikalar oluyor, planlar onlara göre yapılıyor, onlara göre düşünülüyor ama küçük esnaf da bir işveren. Hem internet alışverişi gibi teknolojiyle hem de artık her sokakta gördüğümüz, her şeyi satabilen zincir marketlerle fiyatlar yönünden rekabet etme şansı olmayan esnaf, aslında daha fazla bile olması gereken personel giderlerini karşılayamayacak durumda.
Artık her şeyin küreselleştiği, büyük ticari faaliyetlerin desteklendiği, sermayenin belli merkezlerin kontrolünde olduğu zamanlardayız. Klasik esnafın yaşama şansı olmayan politikalar adeta devlet politikası oldu. Devlet tarafından desteklenmeyen bu ücret artışı, maliyeti artan esnafı sattığı ürüne zam yapmaya zorlayacak. Zaten büyük sermayeyle fiyat rekabeti yapamayan esnaf daha da zor durumda kalacak. Bu işin sonucu daha çok iflas, daha çok işsiz, daha ıssız sokak ve mahalleler ve muhtemelen bir sosyal patlama eşiği olacak.
Parası olanın daha çok para kazandığı, olmayanın battığı küresel ekonominin etkileri, etkili bir şekilde bizde de görülüyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen bu durumda, ülkemiz adına gelişiyoruz diye sevinsek mi, esnaf olarak batıyoruz diye üzülsek mi bilmiyorum.
Merdiven altı kayıtsız firmalar, sigortasız işçiler devletin de çalışanın da işverenin de daha çok kaybına yol açacak. Kısır bir döngü içerisinde dönüp durmaya devam edeceğiz. Sonuçta yine hiç kimse memnun değil. Bence çözüm de bu değil. 2020 den sağ salim çıkabildik 2021e umutla girelim derken herkesin umudu kursağında kaldı. Hem hayatta hem ayakta nasıl kalabileceğiz bekleyip göreceğiz.
2021
Her sene noeldi, yeni yıldı, piyango biletiydi tartışmaları arasında hep birlikte bir şekilde girdiğimiz yeni yılın tartışmaları bu kadar sıkıntının arasında nedense bu yıl da son sürat devam ediyor.
Sanki bu kadar şeyden çok daha önemliymiş gibi.
Sonuç itibari ile takvim değişiyor, yıl değişiyor, istesek de istemesek de yıl oluyor 2021.
İsteyen istediği tartışmayı yapadursun,
2021 ülkemize önce sağlık, sonra bolluk ve bereket getirsin. Sevdiklerimiz hep yanımızda gülümsesin yeter, Mutlu yıllar dilerim.