ERKEN SEÇİM

Son zamanlarda Corona virüsten artan zamanın bir kısmında erken seçim tartışmaları vardı. Değişiklik olsun ben de siyasilere erken bir seçim yazısı yazayım.

Siyaset kimine göre uğraşılmaz bir şey olduğu gibi kimine göre de hayatımızın mihenk taşı…

Günümüze kadar birçok projeler vaatler düşünceler bir şekilde gelmiş. İktidar ya da muhalefet var gücüyle çalışmış zaman zaman tepki zaman zaman alkış toplamış. Sanıyorum hiç kimse memleketinin, halkının kötülüğünü düşünerek bu mücadeleyi vermiyor. İnandığı veya planladığı ideolojiler ışığında elinden gelen gayreti gösteriyor. Var olanı beğenmeyenler ise yeni teşkilatlanmalara yelken açıyor.

Tabi bu çabalar ışığında hiç beklenmeyen gelişmelere karşı hazırlıklı olmak, halkı da mağdur etmemek gerekiyor.

Bizler halk olarak ne istiyoruz? Aynı düşüncelere sahip olduğumuz ya da yakın olduğumuz siyasetçilerimiz bizleri ne kadar anlıyor bizlere ne kadar ulaşabiliyor?

Allaha şükür herhangi bir felakette millet olarak kenetlenmeyi her zaman başarıyoruz. Ama konu gündemden düştüğünde ya da üzerinden belli bir zaman geçtiğinde dün akşam yediğimiz yemek misali unutulup gidiyor. Ta ki bu felaketten bir vatandaş çıkmaza girene kadar. Bu da dillendirilmez haber olmazsa hiç kapak kaldırılmadan üzeri örtülüp gidiyor. Olay anında herkes kenetleniyor, yardımlar yapılıyor, projeler açıklanıyor, iktidarı muhalefeti seferber oluyor. Günler geçiyor, olay soğumaya başlıyor vaatler, projeler, yardımlar sessiz sedasız sonlanıyor. Bu felaketlerden etkilenenler kendi haline bırakılıyor.

“Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler.” Nikita Khrushchev

Eskiden vaatler ile seçim kazanılıyordu. Her haneye anahtar vaat edenleri, maaşlarımıza yapılacak zamları vaat edenleri, denizin olmadığı şehire liman vaat edenleri, terörün biteceğini vaat edenleri gördü bu memleket. Günümüzde biraz daha farklı. Daha ideolojik daha gerçekçi bakıyor seçmenler. Yaşadığımız felaketlerde kimin ne yaptığına, evine para götürüp götüremediğine, sunulan projelere, getirilen kolaylıklara, ekonomik kaygılara, sözünü tutup tutmayana, sesi çok çıkana değil icraatı çok olana, kimlerin kendilerine dokunabildiğine…

Dokunabilmek derken günübirlik yapılan geçici yardımlara değil, getirilen çözümlere, sorunlarının giderilmesine, ihtiyacı olduğunda sesini duyurabildiğine ulaşabildiğine…

Değişen dünya düzeni gibi seçmen fikirleri tercihleri de değişiyor. Artık herkesin karnı boş vaatlere tok. Siz istediğiniz kadar icraatlarınızı anlatın ya da istediğiniz kadar karşı tarafı eleştirin. Seçmen teorilere değil nerde hangi üslupla konuştuğunuza, ne tepkiler verdiğinize, ne kadar samimi ve gerçekçi olduğunuza bakıyor. Kendine uzun solukta çözümler sunan, refah seviyesini yükseltebilen, zor zamanlarda gerçekten yanında olan, ihtiyaç anında birebir ulaşabilerek sorunlarını paylaşabildiği kişilerin arkasından gitmeyi desteklemeyi tercih ediyor. Evine ekmek götürebilmeyi, normal standartlarda yaşayabilmeyi, işsiz kalma kaygısı taşımamayı, işyerini çekinmeden korkmadan döndürebilmeyi, sadece seçim zamanında değil iyi zamanda da kötü zamanda da omzunda güvenebileceği bir destek istiyor.

Yani kısaca seçmeninize gerçekten dokunamazsanız kaybetmeye her zaman mahkûmsunuz. Siz söylediklerinizi unutabilirsiniz ama biz yaşadıklarımızı asla…

Seçmen oy makinası değil önce insandır. Farkına varabilirseniz desteğinizi almaya devam edersiniz, farkına varamayanların vay haline… En güzele emanetsiniz…