NE VİRÜSMÜŞ BE!

15 gündür Corona virüsü belasıyla yatıp kalkıyoruz. Öyle ki, iş, güç, çarşı, pazar her şey bitti. Böyle olması tabi ki  normal çünkü hiç bir şey insan sağlığından, insan hayatından daha önemli değil. Saydığımız unsurların hepsi de insan hayatının devamı için gerekli olan şeyler zaten. Bu bir salgın, gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir düşman hayatınıza kast ediyor. Hem de ne düşman, top tüfek işlemiyor ona. Virüs deniyor adına ve biraz zayıf yakaladığını hayattan koparıp atıyor. Şu an için kesinleşmiş bir tedavisi de yok. Bir takım ilaçlarla müdahale ediliyor elbette ama her şey kişinin kendi bünyesine bağlı. Eğer kuvvetli bir bünyeniz varsa ayakta bile atlatma şansınız var bu hastalığı. Yok, müzmin bir hastalığınız varsa veya zayıf bir bünyeye sahipseniz işiniz zor, savaşı virüsün kazanması kuvvetle muhtemel. Tarihten beri bu ve benzeri salgın hastalıklar insanlığı hep tehdit ede gelmiş. İnsanoğlu benzer hastalıklara salgınlara çok kurbanlar vermiş tarih boyu. Taun denmiş, veba denmiş, humma denmiş adına vs vs ama hep kurbanlar verilmiş bu hastalıklara. Bu gün tıbbın geldiği inanılmaz teşhis ve tedavi yöntemlerine, teknolojinin tıbbın tamamen emrinde olmasına rağmen, insanoğlu hâlâ geçmişte olduğu gibi bu günde salgın hastalığa kurbanlar vermekte, esas şaşılacak şeyin bu olması lazım. İşte tam burada durup düşünmek lazım,21.yüzyılda bunca ilim ve teknolojiye rağmen nasıl oluyor da gözle görülemeyen bir virüs, dört yüz beş  yüz sene önce olduğu gibi hâlâ insanoğlunu tehdit edebiliyor. Üstat Bediüzzaman der ki, hastalık görevlidir, insana kendisinin acizliğini hatırlatmak için gelir, Rabbini hatırlatmak için gelir. Hastalık geldiğinde isyan mı ediyoruz yoksa sabır mı gösteriyoruz. Cenab-ı Allah’ın gözle görülemeyen, elle tutulamayan çok çok küçük bir şeyle bile bizi yataklara düşürüp nefes dahi alamaz duruma getirmesi bizi tefekküre mi götürüyor, yoksa niye ben diye kendi kendimize hâlâ kibir kulelerinden mi bakıyoruz dünyaya. İnsanoğlu bu gün hangi coğrafyada olursa olsun, bu Corona adlı virüsle uğraşıyor, bu virüse kurbanlar veriyor. Çünkü insanoğlu bu belayı çoktan hak etti. Kendi bencilliğiyle, kendi ahlaksızlığıyla, kendi hukuksuzluğuyla, kendi aç gözlüğüyle bunu hak etti insanoğlu. Müslümanıyla, Hristiyanıyla, Yahudisiyle, ateistiyle, komünistiyle vesaire tüm insanlık bu veya benzeri bir belayı hak etmişti zaten. Bu kadar zulmün, bu kadar fuhşun, bu kadar adaletsizliğin olduğu bir dünya zaten ilahi bir cezayı çoktan hak etmişti. Bu virüs bu hastalık, adeta beklenen ilahi bir ceza gibi, anlayana, ibret alana. Hatta öyle bir hale geldi ki, Allah Teâlâ, Kâbe’de tavafa huzuruna istemedi artık, camide mescitte benim huzuruma cemaatle bile gelmeyin dedi. Çünkü sizler cemaat bile değilsiniz dedi, zira İslam’ın tarif ettiği cemaat, namaz vakti camide saf oluşturmak için bir araya gelen  kuru kalabalıklar değildi. Onun için evlere hapsolduk biz. Ben böyle bakıyorum bu salgın hastalığa, böyle düşünüyorum, böyle hissediyorum. Allah hepimiz için hayırlı olan neyse onu versin bize. Az önce haberleri izliyorum, okulların Nisan sonuna kadar kapalı kalmasına karar verildiğini açıkladı Milli Eğitim Bakanı Ziya SELCUK, çocuklarımız için de hayırlısı ne ise o olsun, görünen o ki sıkıntı devam edecek. Yapacak bir şey yok, Allah’tan gelen deyip sabredeceğiz, bol bol dua edeceğiz. Bu noktada hükümet için bir iki laf etme mecburiyeti var. Bazı tedbirler açıklandı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ama bu asla yeterli değil. Şu an birçok insan işine gidemiyor, birçok sektör faaliyetini durdurmuş vaziyette, bu sektörlerde çalışan insanların en azından sabit giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerek, devlet dediğiniz olgu böyle günler için var, bu süreç iddia edildiği gibi üç ay falan sürerse buna kimse dayanamaz. Bizler vatandaşlar olarak devletimizden daha kucaklayıcı, daha rahatlatıcı adımlar bekliyoruz. Bunu beklemekte hakkimiz Önümüzdeki günlerde inşallah bu yönde adımlar atılır… Bu haftalık bu kadar, haftaya kadar hoş kalın, hoşça kalın ve lütfen mecbur olmadıkça evde kalın…