Nazilli Ayna Gazetesi

AYNA’DAN YANSIYANLAR

AYNA’DAN YANSIYANLAR
498
01 Şubat 2020 - 16:23
DEPREM

Aslında farklı bir yazıyla girmeyi düşünüyordum bu hafta ama Elazığ depremi tabi ki ilk konumuz oldu. Hepimizin bildiği gibi ülkemiz bir deprem kuşağı üzerinde kurulu. Bu durum aslında bizim depremle nasıl yaşamamız gerektiğini öğretmeliydi ama bu güne kadar maalesef öğretemedi. Öğretemedi diyorum çünkü biz hala yıkılan binalardan cenaze topluyoruz. Eskiden deprem oluyormuş, yıkılan evler oluyormuş hayatını kaybedenler oluyormuş. Ama eskiden diyoruz bakın. Günümüz imkânlarında, günümüz teknolojisinde artık kolay kolay bina yıkılmaz, kolay kolay ölüm olayları olmaz. Bakın bizdeki ölümlü depremler  Japonya’da neredeyse haftada bir oluyor, kim ölüyor Allah aşkına? Peki, ne yapmak gerek, binaları gerçekten depreme uygun yapmak gerek. Zemin etüdünden tutun, demirine, çimentosuna kadar. Peki, buna olması  gerektiği gibi dikkat ediliyor mu derseniz, edilmediği belli. Çok değil on yıl önce deprem Elazığ’ı yine vurmuş, yine elli kişiden fazla insan hayatını kaybetmiş, o günden bu güne ne yapılmış Elazığ’da diye bakıyoruz, cevap hiç.99 depremine göre çok iyiyiz deniyor, o gün devlet yoktu deniyor, biz çok ilerleme kaydettik olay yerine çabuk intikal ettik, çok hayat kurtardık, hemen hizmet yetiştirdik deniyor. Bunu inkâr eden yok zaten ama soru şu, orada on yıl önce deprem olmuş hayatlar yitirilmiş ne tedbir aldınız? Depremden sonra çabuk yetişmek muhakkak iyi ama marifet bu oranlarda ki depremlerde binaların yıkılmamasını sağlamak. Bazı mahalleler var ki insanlara kentsel dönüşüm sözü verilmiş, defalarca dilekçe vermiş vatandaşlar ama ilgilenilmemiş. Bu mudur olması gereken acaba. On yılda Elazığ baştanbaşa imar edilirdi istenilseydi, ama ihmal edilmiş. Televizyonda uzmanları izliyoruz, adamlar neredeyse nokta atışı yer bildiriyorlar peki ne yapılıyor önlem olarak, hiç. Henüz okullar yeni açıldığında İstanbul’da bir deprem oldu, bazı okul binaları tehlike arz etmeye başladı ne yapıldı bu konuda diye bakıyorsunuz, hiç. Hâlbuki İstanbul depremi adım adım geliyor diye jeoloji mühendislerinden tutun, inşaat mühendislerine kadar bütün uzmanlar uyarıyor, ne yapılıyor tedbir olarak derseniz, hiç. Bu günlerde çok mevzu bahis olduğu için yazıyorum, toplanan deprem vergileri vardı, adı üstünde deprem vergisi, yani o amaçla kullanılması gereken para, soruyorlar AKP’li vekil Naci Bostancı ya, o paralar illa depremde kullanılacak diye bir şey yok, gerekli yerlere kullanılır diyor. Yani biz bir vergi daha uydurmak istedik, ne diyeceğimizi bilemedik adını deprem vergisi koyduk demenin bir başka türlüsü bu. CHP lideri Kılıçdaroğlu soruyor, bu parayı nereye kullandınız diye, Sayın Erdoğan gerekli yerlere kullanıldı, Kılıçdaroğlu’na açıklayacak değilim, böyle bir şeye zamanımızda yok diyor. Pardon ama Kılıçdaroğlu şahsi borç verdiği parasını sormuyor ki, kamuoyundan vergi yoluyla o amaçla toplanan paranın nerede kullanıldığını soruyor. Bunu kamuoyu adına soruyor, mantıklı ve ayrıntılı bir cevabı hak etmiyor mu bu vergileri ödeyen millet? Bizde siyaset öyle bir hâl aldı ki, ben yaptım oldu, ben istedim oldu, ben istemedim olmadı şekline döndü. Demokratik sistemlerde böyle bir şey yok. Demokrasilerde hesap verme diye bir şey var, yoksa o sisteme demokrasi denmiyor, onun adı başka bir şey oluyor o zaman. Deprem mevzuu çok uzun fazla uzatmak istemiyorum, çünkü başka konular da var değinmemiz gereken, coğrafyamızda sıcak gelişmeler de var, biraz o konulara değinelim…

İDLİB

Fırat’ın doğusuna bir gece ansızın geçebiliriz falan derken, mevcut yerlerden de olacağız gibi bir durum söz konusu artık. Malum bir takım anlaşmalar yapmıştık, Astana ve Soçi süreçleri vardı, Rusya İran ve biz bir takım mutabakatlar yapmıştık ve bu mutabakatlara göre İDLİB güvenli bir yer olarak belirlenmişti, ama geldiğimiz noktada Esad güçleri İDLİB’i tamamen ablukaya aldı hatta en büyük mahallesini ele geçirdi. Diyeceksiniz ki orası zaten Suriye’nin kendi toprağı neyi kimden ele geçirdi. Orası öyle ama Esad birçok yeri çoluk çocuk demeden bombalamaya başlayınca yurt dışına kaçamayan insanlar güvenli bölge olarak ilan edilen İDLİB’e sığınmıştı, fakat şimdi rejim güçleri İDLİB’e giriyor. Esad’ın haklı olduğu konu şu ki, oraya sivil halkın içine karışmış birçok terörist te yerleşmişti, bu durumu bizim istihbaratımız da bildirmişti. Ama gelgelelim bunları ayıklamak mümkün değil. Bundan dolayı Esad önüne geleni yok ediyor. Bizim inancımızda ise bir gemi dolusu hainin içinde bir tane masum varsa o gemiyi batıramazsınız. Rejim olaya böyle bakmıyor maalesef. Durum bu olunca insanlar sınırımıza doğru kaçmaya başladı, şu an iyimser olarak bir milyon mülteciden bahsediliyor, bizim bir bu kadar daha insanı içeri almamız mümkün değil, mümkün de olmamalı, gelenlerin hali ortada zaten. Ayrıca esas tehlike şimdi gelenlerin içinde teröristlerinde olduğu. Ki bunu daha önce dile getirmişlerdi. Bu önümüzde duran en az deprem kadar önemli bir konu. Burada bizim muhatabımız şu an Rusya, ne yapar nasıl bir tavır alır Putin bekleyip göreceğiz. Ama istediğimiz bir durum ortaya çıkar mı orası şüpheli, çünkü biz hâlâ Esad ile masaya oturmuyoruz, bakalım işin sonu nereye varacak.2020 ye çok hızlı ve bir o kadar da sevimsiz girdik, inşallah yılın tamamı böyle geçmez. Haftaya kadar hoş kalın, hoşça kalın…

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER